Lisbon & Algarve


Efendim Algarve ya da arapça köküyle "Al Garb" her ne kadar batı demekse de aslında Portekizin güney kıyılarına deniyor.  Güneye batı dediklerine göre batıya ne diyorlar bilemiyorum zira ha Portekizce ha İspanyolca zaten bütün kelimeler aynıdır dediğimiz zaman bile çok yanılıyoruz. Misal obrigadoyla graciasın ne ilgisi var değil mi? Neyse efendim Algarveye dönersek, genelde denize dik inen kayaların oluşturduğu plajları fotoğrafçılar için güzel enstantaneler sunsa da, denizi fotoğraftan çektikten sonra haydi bir serinleyeyim imkanı vermiyor. O kadar para verdik geldik, ben öleceğimi bilsem girerim diyenlerin anlattıklarına göre metabolizmaya etkisi ve beyne oynadığı oyunlar sırasıyla şu şekilde gelişiyormuş: su bele geldiğinde şartlanmayla "biraz yüzünce ısınır", "ısınmıyo lan bu", "ürperme",beyin zarının karıncalanmaya başlaması" ve "kuma ulaşma paniği". Böyle uzun anlattım ama karadaki gözlemciye göre birkaç nano saniye alan bu süreç, denize giren için bir ömür gibi geliyormuş.

Lizbonu İstanbul'a benzetmelerinin sebebi boğaz köprüsüne benzeyen bir köprü ile engebeli oluşu herhalde yoksa medeni bir şehir. Sanırım biraz güvenlik sorunu var zira ortaboy marketlerde bildiğin silahlı polis nöbet tutuyor. Sanırım bunların hırsızları gerizekalı olduğundan gündüz vakti şehrin ortasındaki marketten konserve filan çalıyorlar.  J

(Büyütmek için fotoğrafların üzerine tıklayın)